(sparkle-icious) Bir Kozmetik Blogu.: Kozmetik Üzerine | Yeni Başlayanlara Tavsiyeler & Alışveriş Tavsiyeleri

(sparkle-icious) Bir Kozmetik Blogu.: Kozmetik Üzerine | Yeni Başlayanlara Tavsiyeler & Alışveriş Tavsiyeleri

via

Blogumda genellikle yaptığım şey ürün incelemeleri, favoriler, bitenler. Genel olarak kozmetik hakkındaki düşüncelerimi, kendimce tavsiyelerimi paylaşmak istedim, bir süredir ufak ufak not aldığım bir konuydu, bir araya getirmesi biraz uzun sürdü çünkü bir sürü şeye değinmek istedim bir konu içerisinde, sık yaptığım/yapacağım bir yazı değil, yazmışken uzun olsun, her telden olsun.

Makyaja Başlamak!

Kozmetik dünyası çok renkli, çok eğlenceli, çok çekici. Bununla birlikte her yaşın farklı bir güzelliği, her şeyin bir zamanı olduğunu düşünenlerdenim. Youtube'da karşılaştığım 'ortaokul için günlük makyaj rutinim' tarzı videolar bana acayip geliyor, makyaj için çok çok erken buluyorum, eski nesildenim o kesin.
Benim makyaja başlamam şöyle.
Lisede özel zamanlarda kullandığım 3 makyaj ürünüm vardı, Bourjois pembe allığım, rimel ve doğuştan koyu göz altlarına sahip olduğum için concealer. Üniversiteye başladığımda kozmetiğe ilgi duymaya başladım, pudra + concealer + allık + ruj + rimel ve bazen far kullanıyordum. Fondötene / renkli nemlendiriciye başladım bir süre sonra ama sadece hafta sonları kullanıyordum fondöteni mesela. Zamanla arttı kullandıklarım, işin içine bazlar, gölgeli göz makyajları falan girdi. Bununla birlikte hala 'doğal' bir makyaj tarzım var, ara sıra sıkılıp 'daha renkli'ye 'daha koyu'ya yönelsem de benim için olay genellikle 'vurgulanmış'.

Makyajla ilgili bilmeniz gereken bir şey, kullandıkça alışkanlık yapacağı.
Sürekli fondöten kullanmaya başlarsanız cildiniz ne kadar güzel olursa olsun fondöten kullanmadığınız zamanlarda eksiklik hissedeceksiniz, makyajsız cildinizde rahat etmemeye başlayacaksınız. Bunun için sürekli kullanımdan, bağımlı hale gelmekten kaçınmalısınız. Özellikle çok kapatıcı fondötenlere özel zamanlar, özel durumlar hariç yönelmemenizi tavsiye ederim. İnce, yine kendi cildinizi görebileceğiniz, hissedebileceğiniz ürünlere bakın. Sivilceleriniz varsa ve kapatmak istiyorsanız, tüm yüzünüzü kalın bir ürünle kapatmak yerine sadece sivilcelerin üzerine noktasal olarak concealer uygulayıp tüm yüzünüze ince bir ürün geçebilirsiniz. Özellikle çok genç yaştaysanız, bırakın cildiniz nefes alsın!
Makyaj yapmadığınız zamanlarda da iyi hissetmeniz, bir sürü şey sürdükten sonra kendinizi güzel hissetmekten çok daha önemli. Makyaj yapmaktan keyif alın (ki fazlasıyla eğlenceli) ama kendinizi zorunlu hissetmeyin.

Sizi 'öz güven' kadar güzel gösterebilecek başka bir şey olmadığını unutmayın. Her santiminizi inceleyip kendinizde kusur aramayın, ararsanız bulursunuz, sizden başka muhtemelen kimsenin göremeyeceği şeyler sizin gözünüze kocaman görünmeye başlar.
Kendinizi sevin, güvenli ve dik durun.
Küçücük şeyler için güzel canınızı sıkmayın. Emin olun hayatta çok daha gerçek sıkıntılar var, onlara saklayın kendinizi. :-)

Ürünleri almadan önce mağazalara araştırmış, incelemiş olarak gitmenizi tavsiye ediyorum, mağazaya kararsız olarak girerseniz sizi karşılayan görevli hangi markanın sorumlusuysa o markadan bir şey almaya zorlanacaksınız. Kozmetik blogları sürekli yeni ürünler almak istemenize neden olabilecek bütçeye zararlı oluşumlar olabildiği gibi aynı zamanda size uymayacak ürünlerden sakınmanızı sağlayacak, alanında en iyi ürünleri bulmanıza fırsat verecek kadar da faydalı olabilir.

Blogları kullanın, bizi sevin. :-P

Bloglarla ilgili de dikkatli olmanız gereken şeyler var tabi. Mesela herkes birden bir üründen bahsetmeye başlamışsa 2 şey olabilir. Ya gerçekten çok başarılı, birçok cilt tipine uyan, her tende güzel durabilecek renge sahip bir üründür, ya da başarılı bir PR çalışması. İtiraf ediyorum ben para verilerek alınan ürünlere yapılan yorumları daha gerçekçi buluyorum. Bahsedilen 10 üründen 7'si tanıtım ürünü olan bir blogla, 10'da 1'i, 2'si olan bir blog arasında benim için fark var. Bunu kesinlikle kimseyi hedef alarak söylemiyorum. Yabancı bloglarda da çok fazla örneği var, tamamen genel konuşuyorum.

High-end? Drugstore? En iyi marka?
Çok sevdiğim markalar var ama 'en iyi hangisi' diye sorsanız tek bir tane söyleyemem, çünkü her markanın çok başarılı ürünleri olduğu gibi 'bu marka bunu nasıl yapar?' diyeceğiniz ürünleri de var. Mesela Nars en iyi allıkları yapan markalardan biriyken kalem farları çok kötü. Bunun için almadan önce yapılması gereken en doğru şey ürünleri bloglardan, forumlardan, makeupalley'den araştırmak, swatchlarına bakmak. Benim genel tercihim blogtan belli oluyordur, çoğunlukla high-end markalar. İtiraf ediyorum ben bir high-end severim, yapacak bir şey yok. :P Ürünlerin dokuları, yapıları, kaplarının güzelliği, kalitesi ve bir de markanın etkisi var, evet. Bununla birlikte çok başarılı drugstore ürünler elbette var, Loreal infailliable farlar bence harika mesela. Kısacası, tamamen tercih meselesi. Benim tavsiyem tek bir markaya takılmamanız. Önünüzde çok fazla marka, çok fazla seçenek var, tüm ürünleri bir markadan almak yerine her ürün grubu için o grubu en başarılı yapan markalara yönelmek daha mantıklı.
Sahte Ürünler.
Kendinizi, cildinizi ve sağlıklı olmayı seviyor musunuz? O zaman bu gruptan kaçarak uzaklaşın.
Uygun fiyatlı markaları tercih edin, yerli markaları tercih edin. Ama aldığınız ürünün arkasında bir 'marka' olsun. Piyasaya çıkartmak, markete sunabilmek için hepsinin alması gereken bazı onaylar, uyması gereken bazı standartlar var. Bu nerede, kimler tarafından, nasıl üretildiği, içinde ne olduğu, hiçbir şeyi belli olmayan sahte ürünler hariç.
Yurtdışından kaçak mı getiriyorlarmış?
Tabi ki öyledir.
50-60 dolarlık ürünleri size 10tl'ye falan satarlar kaçak getirip, üzerine kar konulmuş haliyle tabii ki. Lütfen bu saçmalıklara inanmayın. Kendinizi seviyorsanız sürdüğünüz ürünlere biraz özen gösterin. Az olsun, uygun fiyatlı olsun, orijinal olsun.
Size bir Chanel komikliği, 6$.

Ben sahteyim diye bağırıyor bu, her haliyle.
Bağırmayanlar da var, mesela Ebay'de satılan bazı UD Naked paletler. Bloglarda araştırırsanız nasıl ayırt edeceğinizi görebilirsiniz orijinal ile sahteyi.
Bahçelievler 7. cadde'de sahte Mac tezgahı vardı bir ara.
Bir de Cepa Bauhaus'un önünde arabaya doğru yürürken karşımıza bir adam çıkmıştı, hava alanında çalışıyormuş da, elinde orijinal parfümler varmış, 'çook' ucuza.
Bu olay annemin başına da gelmiş alakasız bir yerde, herkes hava alanında çalışmakta.

Mağazada tester ürünleri denemek ya da denememek.

Ben bazı ürünleri denememek taraftarıyım.

Özellikle rujları. Bu dünyada uçuk kapmama ve hayatım boyunca uçukla uğraşmama değebilecek ruj yok. Hiçbir zaman da olmayacak. İlk zamanlar Mac'de deniyordum rujları öncesinde alkolle temizledikleri için ama artık hiçbir şekilde denemiyorum. Öncesinde bloglarda araştırıyorum, fotoğraflara bakıyorum, benzer ten rengine sahip olduğum kişilerin yorumlarını okuyorum.

Rimel de benim için 'ASLA' kategorisinde. Merak ettiğim rimel arkadaşımda vardır onu denerim mesela. Testerları asla.

Fondöten/pudra gibi ürünlerde yine nette renk araştırması yaptıktan sonra mağazada parmağıma bir miktar alıp çenemde deniyorum, renk uyumuna, boynumla uyumuna vs. bakıyorum. Bazen yanımda kendi fırçamı götürüp (lütfen standlardaki pis fırçaları yüzünüze değdirtmeyin!:( ) ürünü tüm cildimde deniyorum -makyajsız gidin!- ve birkaç saat sonra karar veriyorum. Hatta cildiniz sivilceye meyilli ise birkaç saat sonra değil 1-2 gün sonra da karar verebilirsiniz, bakın cildinizde reaksiyona sebep olacak mı? Evet markaların denememiz için o standa koydurduğu testerları kullanırken görevli arkadaşlar hiç hoşlanmayan bakışlarla bakabilir ama önemli değil, testerların amacı bu, high-end bir fondöten alacak olsanız en az 100+ tl ödeyeceksiniz ki para kolay kazanılmıyor, memnun kalacağınıza emin olarak almak sizin en doğal hakkınız, çekinmeyin.

Kozmetik aşkıyla birlikte gelen bir şey var.

Sürekli yeni ürün almak istemek, koleksiyon oluşturmak.

Bu konuda ahkam kesebilecek durumda değilim, şüphesiz. Ama şunu tavsiye edebilirim, ürünleri 'almış olmak için' almayın. Gerçekten beğendiyseniz, severek kullanacağınızı düşünüyorsanız alın. Ben eskiden (ilk ilgi duymaya başladığım zamanlar) itiraf ediyorum, önüme çıkanı alır moddaydım. Pahalı markalar olmadıkları için çok sıkıntı da çıkartmıyordu, 'iyi gibi bunu da aliyim o zaman' şeklindeydi. Sonra? Büyük kısmı çöpe gitti, kullanılmadan. Artık ürünleri sadece 'çok severek' ve araştırarak alıyorum. Kullanacağıma emin olarak alıyorum. Şuan çekmecemdeki hemen hemen her şey çok severek kullanılıyor.

Tavsiye, öylesine ürün almayın.

'Herkes şundan alıyor ben de hemen almalıyım!' moduna girmeyin.

Ve bence kocaman makyaj koleksiyonlarına fazla özenmeyin. 'Az ve öz' koleksiyonlara her zaman bayılmışımdır ben. Her ürün grubundan gerektiği kadar ama hepsi de en iyi ürünler, olan koleksiyonlara. Özenle seçilmiş, karakterli, tarz sahibi. ' Mağazada her gördüğünü alıp çekmecesine doldurmuş' değil.

Az ve öz en iyisi, en sağlıklısı.
Bilmek başka, uygulayabilmek başka tabi. 'Bu da çok güzelmiş!' diye aldıkça biriktirmeye başlıyorsunuz. Sürekli yeni koleksiyonlar ve çok güzel ürünler çıkıyor, karşı koyamayabiliyoruz. :-(

Bir çoğumuzun aklını başından alan şey. Ben drugstore ürünlerimin (Rimmel, Loreal, Maybelline..) büyük çoğunluğunu indirim dönemlerinde almışımdır. Acil almak istediğim bir ürün olmadıkça Gratis & Watsons indirimlerini bekliyorum.

İndirimlerle ilgili dikkatli olmanız gereken bir nokta, ürünün üretim tarihi. Bu dediğim Watson's & Gratis gibi tüm ürünlerde dönem dönem yapılan indirimler için değil, high-end kozmetik satan mağazalarda bazen seçili ürünlerde (Dior, Bobbi Brown, Clinique vs. gibi markalarda) %50'ye varan indirimler oluyor. Ve o seçili ürünlerden bazıları çok eski tarihli olabiliyor, çok eski koleksiyonlara ait ürünler olabiliyorlar. Ben böyle yerlerden ürün alacaksam mutlaka tarihini hemen telefonumdan nete girip kontrol ediyorum. Nasıl edeceksiniz?

Her markanın kendince bir ürünün üretim tarihini kutusuna basma tarzı var, batch code'u.

Benefit, Nars gayet belirgin yazarken bazen biraz dikkatli bakmak gerekebiliyor görmek için, mesela Make Up For Ever'ın kaplarına.

cosmeticswizard.net gibi sitelere girip, ilgili markayı seçip kodu yazıyorsunuz. Size üretildiği tarihi ve raf ömrünün ne zaman dolacağını veriyor.

Nars renkli nemlendiricim 2012'de üretilmiş, raf ömrü 3 yıl ve en az 2 yıl daha kullanılabilir.

Bir de ürünün açıldıktan sonraki ömrü var.

Bunun için ürünün arkasındaki kapak işaretine bakıyoruz, yanında 12M (12 ay) 24M(24 ay) gibi ifadeler göreceksiniz. Bu sizin ürünü açıp kullanmaya başladıktan sonra kaç ay içerisinde bitirmeniz gerektiğini gösteriyor. Yani bir ürün üretildikten sonra tavsiye edilen raf ömrü, açılmadan rafta durma süresi 3 yıl, ancak satın alıp açtıktan sonra 1 yıl, gibi.

Bunlara ne kadar uyulmalı / ben ne kadar uyuyorum?

Likit ürünlerde daha çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum, pudra yapılı ürünler konusunda biraz rahatım. Bir farı alalı 1-2 yıl olmuş diyerek çöpe atmam mesela. Likit ürünlerde ise ömürlerinin yanında başka kriterlerim var; homojenlik, koku, yapı.

Likit ürünler ne durumda olduklarını bize gösterebiliyorlar. Ürünlerinizi koklayın. Kullanmaya başladığınız zamanki kokusundan bir farkı var mı? Ürünlerinizi gözlemleyin, tamamen homojen mi, içerisinde minik pütürler, ayrışmalar, renk düzensizlikleri var mı inceleyin. Bozulmuş likit ürün örneği işte bu. Bunda fazla belirgin, bu kadar belirgin olmayabilir, cildinize sürdüğünüz ürünlere dikkat edin! Hatta söz konusu ruj ise dudağınıza sürdüğünüzde aldığınız tattan da anlayabilirsiniz, dokusundaki farklılıktan vs.

Kısacası, duyularınızdan yararlanın.

Ürünlerinizin ömrünü uzatmak ve cildinizi bozmamak için dikkat etmeniz gereken en önemli şeylerden biri,

Ürünlerinizi mümkün olduğunca temiz tutun, ara sıra hepsini tek tek kontrol edin (ben sonbahar ve ilkbahar dönemlerinde bahar temizliği yaparken tüm ürünlerimi döküp tek tek kontrol ederim mesela, çok da zevklidir.)

Ürünlerinizi güneşte bırakmayın. Mümkünse kapalı yerlerde tutun. Benim kozmetiklerim kapalı dolapta duruyor, güneşe maruz bırakmıyorum. Nemli ortamlar da hiç iyi değil kozmetikler için, neyse ki kuru Ankara'da yaşıyorum, böyle bir sorunum yok.

Ürünlerinizi elinizle uyguluyorsanız öncesinde ellerinizi iyice yıkamaya özen gösterin.

Ve mutlaka ürünlere temiz fırça değdirin. Fırçalarınızın temiz olması çok çok önemli, hem ürünleriniz için hem de daha önemlisi cildiniz için. Temizlenmeden tekrar kullanılan fondöten fırçaları en büyük sivilce nedenlerinden biri.

Ben likit-krem ürünlerle birlikte kullandığım fırçaları HER KULLANIM SONRASI temizliyorum. Eğer kirli kaldıysa ve yıkamaya zamanım yoksa fondöten yerine pudra kullanıyorum o gün, temizlenmemiş fondöten fırçasıyla tekrar makyaj yapmıyorum.

Pudra yapılı allıkları / farları uyguladığım fırçalarıysa daha seyrek temizliyorum.

Şimdilik bu kadar.
Belki bir ara tekrar konuşuruz böyle genel.
Umarım çok güzel bir gün geçirmişsinizdir.
Tüm okuyucularıma

Login to comment

Follow us on